floranatolica
floranatolica
 
Ara Üye girişi DDbtn
-

Şakayık Gülü`nü Gördünüz  mü?

Nazlı Hasköylü, 2015

Antalya / Türkiye

Size, birçok kişinin ülkemizde olduğundan henüz haberdar olmadığı bir bitkiden ve onun sayesinde gezip gördüğüm yerlerden ve yaşadığım güzelliklerden söz etmek istiyorum. Bu yaz Antalya`ya gittiğimde tanıştım onunla. Daha henüz Ankara`dayken cancağızım Ahmet Tahsin arayıp, bizzat gidip gördüklerini heyecanla anlatmış ve de gezi programımıza `mutlaka senin de görmen gerek` diyerek eklemişti ama doğrusu beni bundan da çok etkileyen, Antalya`da Orman Bölge Müdürlüğü`nün bu bitkiyi tanıtıp duyurma çabalarının dışında halkın da buna büyük katkı sunmasıydı. Aşırı sıcaktan bunalan beni görüp de bizim insanımıza özgü `nerelisin`, `nerden geldin` sorularını soran pazarcı teyzelerin -bunların çoğu Hisarçandır ve etrafından gelen köylülerdi- hemen akabinde beni ferahlatmaya çalışırken `yaylalara çıkın; Feslikan`a, Elmalı`ya` dedikten sonra `Şakayık Gülü`nü gördünüz mü?` diyerek `bir de Hisarçandır`a gidin` diye söylemeleri; belediye otobüs ve tramvaylarının bu gülün tanıtımıyla kaplanması ve şehrin caddelerinin `Şakayık`ı gördünüz mü`, `Şakayık doğal yayılış alanı` gibi bilboard ve tabelalarla bezenmesinden daha etkileyici oldu benim için. Evet, tahmin ettiğiniz gibi bitkimizin adı Şakayık Gülü (paeonia turcica Davis et Cullen) Expo Antalya 2016`nın sembol çiçeği olan bu güle halk dilinde Ayı Gülü kimi yerlerde de Orman Gülü deniyormuş. Ve evet yine tahmin ettiğiniz gibi yükseklerde, öyle böyle değil 1500 metrelerde salınıyor. Yani serin havayı seviyor o da benim gibi. Bunun için de gitmiş, Hisarçandır`da Esebeleni mahallesinden Elmayanığı mahallesine geçerek ilerlemiş ve Sarıçınar Mevkii denen yerde koca bir sedir ormanının içinde bir dönümlük bir alanda yayılmış. Bu alan ilgililerin de yoğun çabasıyla koruma altına alınmış durumda. Orman Bölge Müdürlüğü de üstüne düşeni yapmış bu konuda. Şakayık Gülü çok yıllık, otsu ve yumruk köklü bir bitki. Bir metreye kadar boylanabilen Türk Şakayığı, Antalya, Burdur ve Denizli`de yayılmış, orman altı ve orman açıklıklarının dışında kireç kayalığı yamaçlarını da kendine mesken edinmiş. Çiçeklenmeye 4-5 yaşlarında başlayan ve uzun yıllar sürgün sayısı artarak büyüyerek çiçek açan Şakayık Gülü`nün çiçeklenme dönemi mart-nisan ayları. Ben gittiğimde doğal olarak çiçek açmış halini göremedim ama yabancı turistlerin tohumlarını gizlice yurt dışına çıkarmalarına engel olmak için koruma alanı içine alınmış olmasına rağmen yer yer dışına da yayılmış olanlarını yakından gördüm, yapraklarını okşadım ve fotoğraflarını çektim; tabi ki Serdar Ölez ve Ahmet Tahan`ı anarak. Niye andım diye sorarsanız, hem bu flora dünyasıyla ilgililer hem de sıkı birer yürüyüşçüler bildiğim kadarıyla, diyebilirim sanırım. Görmedim yürüdüklerini, fotoğrafların ve teknoloji sağ olsun; haritaların yalancısıyım ben.:-) Evet, yine tahmin ettiğiniz gibi yürüyüşçüler için de çok güzel bir parkura sahip bir alanda bu gül; Tarihi Likya Yolu üzerinde. Fethiye`den gelirken Göynük üzerinden de geçilebiliniyormuş buraya. Zor bir yürüyüş parkuruymuş yalnız. Hisarçandır`ı mesken etmiş dostlardan Tuncay Bey`in ifadesiyle söylüyorum bunu. Dokuz saatte ancak yüründüğüne göre dizi sağlam gönlü sağlam da olsa yürüyüşçülerimize Allah kolaylık versin demek düşüyor bana. Tuncay bey demişken; Tuncay Yerdelen yıllarını bitkilere vermiş bir biolog ve aynı zamanda izci-kampçı-dağcı. Çeşitli kamp organizasyonlarının bizzat düzenleyicisi ve uygulayıcısı. En yenisi, 12-13 Ağustosta gerçekleşen meteor yağmurunu izleme kampı mesela. Başka bir program nedeniyle bu kampa katılamadığımız için çok üzüldük ama kampın kurulduğu yeri görmek bile yetti bize. Elmayanığı Mahallesi`nin en eskilerinden Ali Bey`in arsasını tahsis ettiği bu alandan Feslikan yaylası başta olmak üzere bütün diğer yaylara kucak açmış gönlü geniş Güllük Dağları`nı görmeniz mümkün. Şakayık Doğal Yayılış alanı da sözünü ettiğim bu alanın biraz altında. Hisarçandır`a da bu dağları sarıp sarmalayan ve muhteşem bir bitki örtüsüyle çevrelenmiş gidiş gelişli yoldan kıvrıla büküle giderek varılıyor. Diğer yolları geçmediğim için bilmiyorum ama eminim o yollar da aynı güzelliktedir. İlgilenenler daha detaylı bilgiyi Google üzerinden alabilir elbette ama hem Şakayık hem kampçılık hem trekkingden aynı anda söz eden başka bir yazı bulur musunuz bilmem.:-) İşin şakası bir yana atladığım bir konuyu da hemen aktarayım. Muhteşem bir bitki örtüsü demiştim ya bunun büyük bir kısmını 600-800 metreyi kendine mesken etmiş Kara Çam oluşturuyor. Sonrasında Kızıl Çam kendini gösteriyor. Gittikçe yükseliyor yükseliyor ve yol boyunca size yarenlik eden orman 1500 metrede sizi yer yer devasa gövdeli yüz yıllık sedir ağaçlarıyla karşılıyor. Yine Hisarçandır`ı mesken etmiş dostlarımızdan müzik eğitmeni Erkan Bey ormanın her yarına dağılmış kekiğin gönlünü almayı unutmadan anlattığında öğrendik; bu ormanda İstanbul`un fethiyle yaşıt sedir ağaçlarının var olduğunu. Biz TRT vericisinin bulunduğu alanın 200 metre altında yani 1650 metrede buz gibi soğuk suyu olan bir çeşme başında konakladığımızda anlattı bunları. Dağın zirvesinden gelip bu çeşmede insan eline kavuşan suyu az önce sözünü ettiğim Ali Bey elektrik olmadığı için mazotla çalışan bir motorla bağ bahçe sulamada da kullanıyor. Bağ bahçe demişken tam çeşmenin karşısında bambaşka güzellikte bir bahçesi var Ali Bey`in ve de koyunları, keçileri. Doğal olarak keçi peyniri de üretiyor Ali Bey. Dağdan gelen suyu çeşmeye dönüştürmekle kalmamış bir de hemen üstüne köşk diye tabir edilen oturma düzeneği yapmış; gelip geçenler konaklasın diye. O kadar çok konuk ağırlamış ki bu köşk biraz onarım istediği için biz oturamadık ama hemen yanında, halkın `Katran` diye adlandırdığı sedir ağaçlarının kurumuş dökülmüş dallarından Erkan Hoca`nın yaktığı ateş etrafında ve mis gibi bir serin havada hepsinden daha da güzel olup ortamı daha anlamlı kılan Hoca`nın kanun taksimini dinlemek ve sonrasında şarkılar söyleyip ayran içip (!) kekik kokulu yayla domatesi yemek müthiş keyifliydi. Demem o ki tamam Şakayık`ı mutlaka görün ama üşenmeyip biraz daha yukarılara çıkıp o çeşme suyundan için ve köşke oturup Antalya`nın o kayalık gibi sert duran dağlarının başından hiç eksik olmayan bulutları seyreyleyin. Hem kimbilir, bakarsınız Erkan Hoca`ya denk gelir müzik üzerine koyu bir muhabbete dalarsınız, ya da Ali Bey`in keçi peynirinden tatma fırsatı bulursunuz ya da bakarsınız Tuncay Bey sırtında çantasıyla görünür, onunla zorlu bir yürüyüşe çıkarsınız; belli mi olur? Söz çok uzadı ama ayrı ayrı anlatmam mümkün değildi. Zira hepsi bir bütün içinde çok güzeldi. Bu güzelliğe katkı sunan başta cancağızım Ahmet Tahsin olmak üzere çok değerli Tuncay ve Ali beylere ve Erkan Hoca`ya bir kez daha teşekkür ediyor gönül gözlerine sağlık dileklerimle selam ve sevgilerimi gönderiyorum. Bana bu güzelliği paylaşma fırsatı verdiği için GezenAdam`a da ayrıca teşekkürler...:-) Gidiş: Antalya merkeze 30 km uzaklıkta olan Hisarçandır`a gitmek için Hisarçandır tabelalarını takip etmek gerekiyor. Bizim yaşam alanımız daha yakın bir noktada olduğundan Hurma semtinin hemen bitiminde Altınkaya yol tabelasını takip ederek gittik. Bu yol üstünde yer yer seyir tepeleri oluşturulmuş; Antalya`yı kuşbakışı izlemek için. Yine yol üstünde sağlı sollu konaklama yerleri var. Pek çoğunun adının sonuna bahçe eklenmiş. Buralarda et yemeklerinin yanı sıra özellikle gözleme-bazlama ağırlıklı sunumlar var. Şakayık Gülü`nün doğal yayılış alanına gitmek içinse Hisarçandır`da TRT Sarıçınar Verici İstasyonu tabelasını takip etmek gerekiyor. Tabeladan sonra 8 Km.lik taşlı çakıllı ve yer yer çok bozuk olan bir stabilize yolu benim gibi şanslıysanız eğer usta bir şoför sayesinde rahatlıkla geçebilirsiniz. İki ayrı noktada yöre insanın yaptığı kasisler çok yüksek, alçaltılması gerektiğini söyledik ama yine de dikkatli geçmek gerek. Sanırım otlanmaları için salınan koyun keçiler için yapılmış bu kasisler. Demek ki o yolda bile hız yapanlar oluyor. Aman dikkat...