floranatolica
floranatolica
 
Ara Üye girişi DDbtn
-

Paris Notları

Yelda Kovuk , 2008

Paris / Fransa

Batı Avrupa´da Lüksemburg, Belçika, Almanya, İtalya, Andora, Monako, İsviçre, İspanya ile komşu olan, Manş Denizi ve Atlas Okyanusuna kıyısı olan Avrupa Birliği kurucu üyesi Fransa Cumhuriyeti güzel başkenti.. .
Fransa´nın kuzeyinde bulunan başkent Paris M. Ö. 3 yy sonunda Seine nehri üzerine kurulmuş. Adını Galya halklarından Parisii lerden almış. Şehir Seine nehri ile ortadan ikiye bölünmüş. Nehrin kuzeyinde kalan kısım Sağ Yaka (Rive Droite) da Şanzelize caddesi, Arc de Triomphe, Louvre müzesi, güneyinde kalan kısım Sol Yaka (Rive Gauche) olarak adlandırılan kısımda Eyfel kulesi ve daha birçok güzellik . Benelüx Turumuzun 3 günlük Paris & Eurodisney durağında kaldığımız otel, modern Paris olarak bilinen La Defense bölgesinde. Bu bölgede günümüz modern mimari özelliklerini taşıyan ilginç binalar var. En ilgi çekenlerden biri Grande Arche. 106 metre yüksekliğinde, tak şeklinde ki bina cam ve mermerle kaplı. Grande Arche, Zafer anıtı (Arc de Triomphe), Şanzelize, Concorde meydanı ve Louvre müzesi aynı eksen üzerinde yer alıyor. Charles De Gaulle ve De La Grande Arme caddelerinden geçip ilk molayı 12 bulvarın kesiştiği, yıldız şekildeki Charles De Gaulle meydanının tam ortasında bulunan (Arc de Triomphe) Zafer anıtında veriyoruz. Bu kadar bulvarın kesiştiği bulvarda trafiğin insanların kendi kontrolünde düzenli ve kazasız akışı şaşırtıyor insanı. Zafer anıtı Napolyon savaşları döneminde Fransa adına savaşan askerler anısına yapılmış. Anıt 51 metre yüksekliğindeki sütunlar üzerinde duruyor ve genişliği 45 metre. Anıtın iç duvarlarına 558 Fransız generalinin adı yazılmış, savaşta ölenlerin ise altı çizili. Yolunuza aynı yönde devam ettiğinizde kendinizi Şanzelize de buluyorsunuz. Şanzelize yani Champs Elysees Fransızca da Elize (Eloise) nin tarlaları demek. Elize de Napolyon´un kızkardeşi. Arnavut kaldırımlı caddede insanı büyüleyen bir hava var, özellikle geceleri. Fiyatlar yüksek olmasına rağmen güzel yemekler yiyebileceğiniz restoranlar, şık mağazalar göze çarpıyor ilk bakışta. Buradan Concorde (uyum) meydanına geçiyoruz. Meydanın çevresinde sekiz Fransa şehrini temsil eden bayan heykelleri, ortasında da Mısır tarafından hediye edilmiş, obelisk-dikilitaş bulunuyor. Dikilitaşın üzerinde ki figürler de nasıl kaldırıldığını anlatıyormuş. Meydanın tarihi bir önemi de var. 1792 yılında, Fransız ihtilali sırasında bu meydana büyük bir giyotin kurulmuş ve içlerinde Marie Antoinette´nin de bulunduğu 1119 kişinin kafası uçurulmuş. Concorde meydanından sonra Louvre Müzesine geçiyoruz. 1200 yıllarda inşa edilmiş görkemli bir yapı Louvre Müzesi. İlk başlarda kraliyet binası olarak kullanılmış, 1793 de ise müzeye dönüştürülmüş. Müze avlusunun merkezinde, 1989 yılında inşa edilen 21 metre yüksekliğindeki cam Louvre Piramidi bulunmakta. Bu devasa müze 4 kattan meydana geliyor. Ve bu 4 kattaki eserleri gezmek için tam gününüzü hatta belki günlerinizi bile harcayacağınız bu müzeye giriş, yetişkin için 9 euro. Müzede bulunan eserlerden birkaç isim, Liberty Leading the People, Eugène Delacroix (1830), Mona Lisa, Leonardo da Vinci (1503-1506), The Wedding at Cana, Paolo Veronese (1562-1563). Louvre müzesi yakınlarında turistlerin uğrak yerlerinden biri de Rue de Rivoli üzerindeki 3 katlı Benlüx mağazası. Bu mağazanın özelliği tax free (vergisiz) alışveriş imkanı ve kırmızı fularlı Türk çalışanları. Gerçekten çok hesaplı. Louvre müzesinin biraz ilerisinde Seine nehri üzerinde iki ada var. Cité ve Saint Louise adaları. Cité adası üzerinde ise Notre Dame ´nin Kamburu´ndan hatırlayacağınız Notre Dame katedrali. Ünlü yazar Victor Hugo ´nun romanına konu olan bu görkemli yapı, Fransız gotik mimari tarzında 1163-1345 yıllarında inşa edilmiş. İsmi Fransızca ´da bizim kadın anlamına geliyormuş. Meryem Ana´ya ithafen bu ismi almış. Bizim en çok hoşumuza giden kısmı gül pencere olarak adlandırılan, renkli cam, desen ve resimlerle süslü, oymalarla çevrelenmiş yuvarlak pencereler. Bu pencereler kiliselerde ve özellikle gotik katedrallerde genellikle de ön cephede olurmuş. Seine nehri üzerinde ki Alexandre-III köprüsünden şehrin sol yakasına geçmelisiniz. Bu köprü nehir üzerinde ki köprülerin en süslü ve görkemlisi. Köprü üzerindeki 4 heykel Fransa`nın 4 dönemini simgeliyor. Bu köprüden geçtiğinizde Napolyon´un mezarının içinde bulunduğu 18. yy yapısı Gaziler evi (Hotel des Invalides) karşınıza çıkıyor. Ayrıca Paris, in simgesi Eyfel (Eiffel) kulesi de sol yakada. Kule adını tasarımcısından almış. 1887-1889 yılları arasında Fransız devriminin 100. yıl kutlamalarında Dünya Fuarı için daha sonra yıkılmak üzere kurulmuş. İletişim ve haberleşme için uygun yüksekliğe sahip olduğu görülünce 1901 yılında radyo anteni olarak kullanılmaya başlanmış ve yıkılmasından vazgeçmişler. Anten dahil yüksekliği 320 m ki bu yükseklik yaklaşık 81 katlı bir binaya denkmiş. Yüksekliği sıcaklığa bağlı olarak 15 cm değişiyormuş. 300 işçi 26 ayda 18038 adet parçayı 2. 5 milyon perçin kullanarak biraya getirmiş. 40 ton boya kullanılmış. Kulenin 2 katına çıkarak doyumsuz Paris manzarasını muhakkak izlemelisiniz. Tabii uzun bilet kuyruklarından geçtikten sonra. Kule etrafında göçmen satıcıların çokluğu muhakkak dikkatinizi çekecektir. Hatıra eşya almak isterseniz aman sakın ilk gördüğünüzden hemen almayın ya da sıkı pazarlık yapın. 10 ? dan 2? ya kadar düşebilirler. Eyfel kulesinin görüntüsünü alabileceğiniz iki yer var. Palais de Chaillot ve Champ de Mars. Paris´e gidip de görmeden gelinmeyecek bir başka yer de Sacré Coure (Kutsal Yürek) Katedrali. İki Katolik Fransız Paris´in Prusyalıların işgalinden kurtulması durumunda görkemli bir kilise yaptıracaklarına dair bir adakta bulunurlar. Başpiskopos Montmarte tepesini yer olarak seçer. Roma-Bizans tarzında ki bu yapının mimarı Fransız Paul Abadie. 1875 yılında yapımına başlanmış ancak mimarın ölüm sebebiyle bitmesi gecikmiş. 1919 yılında törenle ibadete açılmış. Bu muhteşem yapı St. Joan of Arc ve St. Louis IX in heykelleri, 19 tonluk ağırlığı ile dünyanın en ağır çanlarından biri olan çanı ve beyazlığı ile dikkat çekiyor. Parlak beyaz rengi dona dayanımlı travertenlerden geliyor. Bu tepeye çıkmak için uzun bir merdiven çıkmak zorunda kalmak istemiyorsanız ücretli teleferiği kullanabilirsiniz. Tepeye çıktıktan sonra şehrin panaromik görüntüsü gerçekten güzel. Katedralin yanında ki ara sokaklardan Ressamlar tepesine gidebilirsiniz. Burası kare bir meydan ve adından da anlaşılacağı gibi ressamların mekanı. Ressamların daha önce yaptıkları resimleri sergileyip sattığı veya dilerseniz karakalem portrenizin yapıldığı bu meydanda cafe ve restoranlar, ara sokaklarda da hediyelik eşya dükkanları var. Eğer portrenizi yaptırmak isterseniz pazarlık yapmadan oturmayın, belki de size benzemeyecek bir portreye çok yüksek bir para ödemek zorunda kalabilirsiniz çünkü. Montmatre den aşağıya doğru, Pigalle´ ye doğru indiğinizde ise filmlere de konu olmuş meşhur kabare ve eğlence merkezi Moluen Rouge (Kırmızı Değirmen) e gidebilirsiniz. Pigalle´ de bir meşhur alışveriş mağazası Galeries Lafayette bulunuyor. Alışveriş yapmasanız bile içine muhakkak girin. Çok muhteşem kubbeli bir mimarisi var. Paris´in bütün güzelliklerini bir arada görmek için mutlaka bir gemi turu yapmalısınız. Hele bu turu bir de gece yaparsanız, ışıl ışıl bir Paris de göreceksiniz. Tekne turları akşam saat ona kadar her saat başı yapılıyor. Yol boyunca yanından geçtiğiniz binalar ve eserlerle ilgili birkaç dilde bilgi de veriyorlar. Romantizm şehri Paris aynı zaman da moda, kültür, sanat ve tarih merkezi. Gezmeye doyamayacağınız, aklınızı ve yüreğinizi bırakacağınız bir yer. Yani bir kez gitmek yetmez.