floranatolica
floranatolica
 
Ara Üye girişi DDbtn
-

Şato Ve Gurme Seyahati /Amboise

Utku Kürkçü, 2011

Amboise / Fransa

Şato ve Gurme
Aylardan Ekim 2011, günlerden güzel bir cuma. Hava sisli ve soğuk ancak kafa dağıtmanın tam zamanı. Benim için zor geçen bu yılın sonuna yaklaşırkan tamda bazı şeylerden uzaklaşmak istediğim anda gelen ve kapımı çalan bir seyehat. Fransanın güneyi küçük ancak bir o kadar gizemli bir kasaba Amboise-Fransa. 100 Km karelik bir alanda bir çok şatonun bulunduğu, Leonardo Da Vinci`nin o muhteşem eserlerinin ve çalıştığı ve tamamlayıp, yaşadığı kasabadayız. Yaklaşık 3 saatlik bir uçak yolculuğundan sonra Paris Havaalanına varıyoruz. Buradan gideceğimiz Şatolar bölgesine hızlı tren ile yaklaşık 2 saatlik bir yolculuktan sonra göz gözü görmeyen bir sis bulutunun içinde kalacağımız otele varıyoruz. Konumu itibari ile Loure Vadisi içinde ve Loure Nehrinin uzantısnda bulunan Hotel Le Choseul adındaki tamamı antikalarla döşenmiş odaları bulunan otelimize ulaşıyoruz. Öyle bir hava varki insanın içi ürperiyor. Zaten yolculuk esanasında yol boyu gördüğümüz şatolarda bu ürpertiyi desteklercesine bize eşlik ediyordu. Hemen eşyalarımızı odaya atıp çevreyi turlamaya başlıyoruz. 300 metre yürüdükten sonra kasabanın içine ve Amboise göbeğinde bulunan II Henry döneminin Şatosu olan Chateau Royal´d Amboıse tüm görkemi ile bizi karşılıyor. Zaten hiking alanı olarak geçen bu bölge de 5 km2 ´lik bir alanı yürüyerek gün boyu gezebiliyorsunuz, biraz yorucu olsa da buna değer emin olun sizde eğer gizemli ve değişik bir yer gezmek isterseniz bu bölge tercihleriniz arasında olabilir. Kasabanın için de çok şirin bir çikolata dükkanında verilen kahve molasının ardından son bir tur atıp otelimize geri dönüyoruz. Asıl önemli kısma yaklaşıyoruz ´´akşam yemeği´´ çünkü kurt gibi açım ayrıca yaptığımız seyahat bir Gurme Seyahat´i olduğu için her yediğimiz her akşam içtiğimiz şarap´ın benim için ayrı bir önemi var. Geçirdiğimiz 4 gün boyunca yediklerimizi size aşağıda sıralayacağım. Yanlarına Fransızca isimlerini yazıyorum. Neden ? bunu yaptığı sorarsanız ben telaffuz edemedim, her yemek söyleyişim Fransa´da ayrı bir olaydı aynı şeyleri bir nebze olsa telaffuz edemeyip yaşadıklarımı anlamanızı istiyorum. Fransızların zaten İngilizceleri de kıt olduğundan onlar ile de anlaşmak zaten ayrı bir dert. Otelimizin restoran´ı ayrıca bölgesel olarak Gurme yemekleri yapan bir restoran. ´´Le 36´´ adı altında dışarıdan gelen misafirlere de yemekler sunuyor, hem de gümüş yemek takımları ile.. . İlk akşam aperatif olarak ´´didiklenmiş tavşan eti´´ ile başlamak istedim (émietté de lapin) ana yemek olarak kavrulmuş dana eti (Quasi de veau) sırada tatlı var galiba tercihim Ananaslı Tart (Ananas Confit créme glacée pina colada). 2009 Semi dry genç bir Bordeaux şarabı ile de menumüzü tamamladım. Hani´´ yediğin içtiğin senin olsun anlat bakalım´´ derler atalarımız bu bizim tatilimiz için geçerli olan bir söz değil. Burada asıl önemli olan yediklerimiz ve içtiklerimizdi. : 0) Diğer akşamlarda Fransız genç geyik eti (Filet de biche française) (le mükemmeldi), Istakoz (Homard de nos cotes), Levrek (Cabillaud breton), Bıldırcın (Filets de caille), Ördek (Foie gras de canard), tatlı olarak sadece en güzeli olan portakallı sufleyi paylaşmak isterim. (Soufflé au chocolat noir) İşte söyleyemediklerim bunlar. Ama tatları halen damağımızda emin olabilirsiniz. Ertesi gün artık gezme zamanı gelmiş sabah güzel bir kahvaltının ardından kendimizi sokaklara atmıştık. Havada aynı kasvet ve sis devam ediyordu. İlk durağımız Leonarda Da Vıncı´nin (1452-1519) yaşayıp tüm çalışmalarını gerçekleştirdiği ve hayata gözünü yumduğu şatosu oldu. Böyle bir şatoda bu kadar buluş yapmasının anormal bir şey olmadığınız şatoyu ziyaretimiz esnasında anladım. Yaklaşık 500 m2 ´lik bahçede tüm buluşlarını sesli anlatımlı panolar eşliğinde ziyaretçilere sunuyorlar. Gerçekten çok ama çok etkileyiciydi. Buradaki ziyaretimizden sonra sırada günün geri kalanında şarap tadımı ile geçireceğimiz Duhard amcanın şarap mahseni olan ´´Cave Duhard´´da yaparak yaklaşık bir buçuk saatlik bir şarap eğitimi ve şarap tadımı gerçekleştirdik. Şunu söylemeden geçemeyeceğim şarap yapmak zor iş, aşama aşama yıllandırmak ondanda zor bir işmiş. Otelimize geri döndüğümüzde resepsiyondaki çalışan bizi uyarıyor yarın golf kursumuz olduğunu sabah 08: 30 da şoförümüzün bizi alacağını hatırlattıktan sonra artık dinlenme zamanı. Sabah ilk işimiz puslu bir havada golf oynamak oldu. Kavaltıdan sonra yaklaşık yarım saatlik bir araba yolculuğunun ardından golf eğitimi alacağımız Blue Green Golf Club´e vardık. Önceden de birkaç kez deneyimim olan golf işini biraz daha geliştirdikten sonra, eşim ile içilen sıcak bir espresso´nun ardından sırada günün geri kalanını geçireceğimiz Şato gezimize gelmişti. Bu arada eşim bir daha eline golf sopası almayacağını söyledi ´´gereksiz bir spormuş´´ :0) Kasabaya geri dönüşümüzün ardından Chateau Royal´d Amboıse gezmeye başladık. Her tarihi 14.yüzyıldan kalma olan şatoda tarihe her dokunuşumuzda şövalyeler dönemini ve o havayı içimize olabildiğince çektik. Bizim tarihimizin yanında solda sıfır kalsa da, yine de onların tarihine de saygı çerçevesin de yaklaşarak bir sürü fotoğraf ile oradan ayrılıyoruz. Artık dönme vakti yaklaşıyor. Hızlı tren ile Paris Havaalanına yaptığımız dönüş yolculuğunun ardından saatimizi kontrol ediyoruz saat 12:00. Dönüş uçağımızın saat 16:40 olduğunu teyit edip check-in işlemlerimizi yaptırıp valizlerimizi bırakıyor ve bu 4 saatlik arayı değerlendirmenin en güzel yanı kısa bir Paris Turu diyerek havalanından ilk şehre giden otobüse atlıyoruz. Ve Şanzelizedeyiz (champs elysées) kısa bir yürüşün ardından Louvre Nehrini takip ederek Eyfel kulesine varıyoruz. Çektiğimiz o güzel resimler ile birlikte bir taksiye atlayıp Loure Müzesine ulaşıyoruz. Fransa´ya gelmişken Paris´te uğranması gereken 3 yerede 2 saatlik hızlı bir tur eşliğinde bitirdikten sonra artık ilk metro durağı ile havalanına dönme vakti geldi. Uçağa bindiğim de en çok aklımda kalan o güzel ve değişik yemeklerdi. Bir daha Fransa´ya gidermisin derseniz ?? HAYIR cevabını çok net verebilirim. Ama unutmayalım ´´gezen adam´´ için gezmek gezmektir, İyisi kötüsü olmaz...
2011